…Dini Bilgiler ve Terimler…
DİN NEYE DENİR?
Din, Allah-u Teala tarafından konulmuş ilahi bir kanun olup, akıl sahiplerini kendi istekleri ile her iki cihanda huzura kavuşturan ilahi bir nizamdır.
Dinler üç kısma ayrılır
Hak din, muharref din ve batıl din. Bu dinlerin içinde hak dinden başka hiç biri geçerli değildir. Çünkü hak din diğerleri gibi uydurma ve değiştirilme değildir. İslam dini hak dindir.
İslam dinin özelliği dünyada huzur ahirette ise eminliktir. Bu din Adem Aleyhisselam’dan Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam’a kadar olan bütün peygamberlerin dinidir.
Bütün peygamber gönderildikleri kabilelerini İslam dininin temel inancında olduğu gibi bir olan Allah’a ibadet etmeyi tebliğ etmişlerdir.
İslam dini kendinden önceki dinlerin hükmünü kaldırmış ve kıyamete kadar geçerli olan dindir. Bu Allah katında da böyledir.
İslam dinin diğer dinlerden olan özelliği, onun son din olması, bütün insanlığa gönderilmiş olmasıdır.
Dinimiz her akıllı insanın uyacağı ve rahatlık la kurallarını uygulayacağı bir dindir.
Bu dinde zorluk ve aşırıcılık yoktur. İslam dininde yolculara, hasta olanlara, gücü yetmeyen yaşlılara kolaylık tanınmıştır.
İslam dini sevgi, huzur ve barış yanlısı olan bir dindir.
Dinimiz; İman, Amel, ve Ahlak olmak üzere üç kısımdır.
İman; Allah’tan Peygamberimize gelen her şeyi tasdik etmektir.
Amel: İnanılanla amel etmektir.
Ahlak: İnsanın tabiatına yerleşen huylardır. Bu huyların en güzel olanı en makbul olanıdır.
İslam’da şer’i hükümlerin dört ana kaynağı vardır ki bunlar şunlardır:
Kitap: Allah tarafından peygamberimiz Muhammed (SallAllah-u Aleyhi ve Sellem)e vahiy yoluyla 23 senede indirilen ve günümüze kadar bir harfi bile bozulmadan gelen Kuranı Kerim’dir. İslam dininin de bütün hükümler ona dayanılarak verilir.
Sünnet: Peygamber Efendimizin mübarek sözleri işlemiş olduğu şeylerdir.
İcma: Peygamberimizden sonra Ashabı Kiram’ın ve sonra gelen asırlarda yetişen islam müctehidlerin birleştiği meselelerdir.
Kıyas: İllet benzerliği sebebiyle sabit olan bir hükmü ayet ve hadisle sabit olmayan, başka bir hükümle kıyaslamaktır.
İMAN
İman: Sözlükte inanmak ve tasdik etmek manalarına gelir.
Şeriatta ise; Peygamberimizin (SallAllah-u aleyhi ve sellem) Allah’tan getirdiği bütün meselelere kalp ile tasdik dil ile ikrar etmektir.
İnanç yönünüden insanlar, Mü’min, Kafir, Münafık olmak üzere üç kısma ayrılırlar.
Mümin: Allah’ın varlığı ve birliği başta olmak üzere, Peygamberimiz’e ve onun getirdiği her şeye inanan ve inandığını ikrar eden kimseye denir.
Kafir: İnanmayan ve inanmadığını söyleyen kişiye denir.
Münafık: Kalbi ile inanmayan fakat dili ile inandığını söyleyen kişiye denir.
İmanın sahih ve kabul olması için bir takım şartlar gereklidir bunlar:
Şüphe halinde olmamak, dini hükümlerle alay edip hafife almamak, dalga geçmemek, inkar sözleri ve davranışlarda bulunmamaktır.
İmanın olması için ilk söylenecek söz Kelime-i Şehadettir.
Bu sözü:
Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve rasûlüh
(Ben şahitlik ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur; yine şahitlik ederim ki Hz. Muhammed Allah’ın kulu ve rasulüdür)
demeyen müslüman olmaz.
İmanın şartları 6’dır.
- Allah’a inanmak
- Allah’ın meleklerine inanmak
- Allah’ın kitaplarına inanmak
- Allah’ın peygamberlerine inanmak
- Ahiret gününe inanmak
- Kadere; iyilik ve kötülüğün Allah’ın yaratması ile olduğuna inanmak
Her aklı başında olan insanın yaratıcısını tanımak ve ona inanmak farzdır.
İnsan için evvela kendi varlığından başlayarak kainatın tamamını, göklerde ve yerde var olan şeyleri ibretle büyük bir dikkatle düşünüp incelemesi, bunları yaratan büyük bir gücün olduğunu idrak etmesi için yeter.
Her şeyin yaratılışında büyük bir incelik harikulade bir dengelik vardır. Kulluk görevimizin gereği yaradanımızın varlığı bilmek, sıfatlarını ve isimlerini tanımak ve o şekilde inanmaktır.
Allah birdir. Başlangıcı ve sonu yoktur. Allah yarattıklarında hiç birine benzemez. Allah’a bu şekil inanan gerçek imanın değerini kazanır.
Allah’ın sıfatları 14 tanedir.
Vücud:Var olmak demektir. Allah-u Teala vardır ve sıfatlarıyla muttasıftır. Şu kainatın yaratıcısı vacib-ül vücuddur. Onun var olması zatidir, ezelidir, ebedidir.
Vacibül vücüd olan bir Allah olmasaydı, hiç bir şey olmazdı. Ve Allah için yokluk düşünülemez.
Kıdem:Ezeli olmak. Evveli bulunmamak. Her işin başlangıcı her şeyin evveli vardır. Fakat bu durum Allah için geçerli değildir. Çünkü onun varlığı vacibdir ve kendindendir.
Beka:Allah’u Teâla bakidir. Her var olan şeyin sonu vardır, yalnız Allah’ın varlığının sonu yoktur. Kıdem’i sabit olan her şeyin bekası vacibdir. Varlığının başlangıcı olmadığı gibi nihayeti de yoktur.
Vahdaniyyet:Allah’ın bir olması demektir. Tektir eşi ve benzeri yoktur. Allah birdir doğmamış ve doğrulmamıştır. Eşi, ortağı, benzeri yoktur. Akıl ile düşünen insan bunu bilir ve anlar.
Allah’ın birliğiyle beraber rızık verenin o olduğuna, öldürenin ve dirilteninde o olduğuna inanmak lazımdır. Ondan başkasına tapınmak, ilah tutup boyun eğmek küfürdür.
Muhalefetün lil havadis:Allah’u Teâla gördüklerimizden, hatırımıza gelecek şeylerden ne zatı nede sıfatları bakımından hiç birine benzemez.
O, her şeyden başkadır. Bizim hatırımıza gelecek olan şeyler mümkündür, sonradan yaratılmış tır yok olmaya mahkumdur. Bundan dolayı zatı ve sıfatları bakımından hiç bir şeye benzememek Allah’ın zati sıfatlarındandır.
Kıyam bi nefsihi:Allah’ın varlığı kendindendir. Varlığı için başka bir şeye muhtaç değildir. Zamandan, mekandan, yönden beridir. Ne zamana ne de bir yardımcıya muhtaç değildir bilakis alemde ki her şey ona muhtaçtır.Hayat:Diri olmak. Allah ebedi bir hayat ile diridir. O Yegane ölmeyen diridir.
İlim:Allah her şeyi bilir. O, olmuşu, olanı, olacağı her şeyiyle bilir. Onun için hiç bir şey gizli kalmaz. Onun ilmi bütün alemi kuşatmıştır.
Semi:İşitmek. Allah her şeyi işitir. Ona uzaklık engel değildir. O uzak bir yerde yürüyen karıncanın ayak sesini, bitkilerin zikrini dahi işitir.
Basar:Görmek. Allah her şeyi görür. Karanlık ona tesir etmez.
İrade:Dilemek. Allah diler, dilediğini yapar ona kimse karışamaz niye böyle yapmış neden böyle yaratmış diye soramaz. Dünyada olan her şey onun dilemesi ile olmuştur. O dilemese bir yaprak bile kıpırdamaz.
Kudret:Gücü yetmek. Güç Allah’ındır. Onun sonsuz gücü her şeye yeter. Onun gücünün en büyük örneği, yerleri, gökleri, dağları, taşları yoktan var etmesidir.
Kelam:Söylemek. Onun sözü Kur’an-ı Kerimdir.
Tekvin:Yaratmak demektir. Onun ol demesiyle her şey olur. Kainatta her şeyi yaratan odur.
Tekvin sıfatının kolları:
İhya:Diriltmek. Allah dileğini anında diriltir.
İmate:Öldürmek. Allah dilediği an dilediğini öldürürür.
Tahlik:Yaratmak. Allahın ol demesi ile her şey anın oluverir.
Terzık:Rızıklandırmak. Rızkı veren ancak Allah’dır.
Meleklere İman
Melekler nurani varlıklar olup tamamen Allah’ın emri üzere hareket ederler. Onlar yemezler, içmezler, evlenmezler, günah işlemezler.
Melekler var olup görünmeyen varlıklardır. İnsan aklını, ruhunu, havayı, rüzgârı göremediği gibi melekleri de göremez.
Her meleğin kendine ait işi vardır. Bazısı daima Allah’ı zikr ederler. Bazıları insanları tehlikelerden korur, dar zamanlarında müminlere yardım ederler.
Meleklerin büyükleri denilen dört büyük melek vardır bunlar görevleriyle birlikte şunlardır.
Cebrail: Meleklerin en büyüğüdür. Görevi ise Allah ile Peygamberleri arasında elçilik yapmaktır. Kur’an-ı Kerimi Peygamberimize o getirmiştir.
Mikail: Tabiatla ilgilenir. Yağmurların yağması, rüzgârın esmesi, ekinlerin bitmesi ile görevlidir.
İsrafil: Sura üfürmekle vazifelidir. Üfürdüğü an dünya hayatı bitecek ahiret hayatı başlayacaktır.
Azrail: Ömrü sona erenlerin canını almakla vazifelidir.
Bu meleklerden başka birde Kiramen Katibin dediğimiz iki melek daha vardır ki bunlardan biri sağ yanımızda bir diğeri ise sol yanımızda bulunur ve sağ taraftaki işlediğimiz iyi amelleri sol taraftaki de işlediğimiz kötü işleri yazar. Bu yazılan deftere amel defteri adı verilir.
Münker ve Nekir adında iki melek daha vardır ki bunlar kabirde insanlara soru sormakla görevlidir.
Kitaplara İman
Kitaplar Peygamberlere vahiy yoluyla gelir.
Vahiy: Sözlükte kelam, ilham, bir şeyi harf harf bildirmek manalarına gelir.
Şeriatta ise; Allah, dilediği hükümleri Peygamberine vahiy, rüya, ilham veya melek vasıtasıyla bildirmesidir.
Kitaplar ilahi emirleri, yasakları bildirir. İnsanlara Cennet yolunu gösterir ve onları kötülükten men eder. Adem Aleyhisselam’dan Peygamberimiz (SallAllah-u aleyhi vesellem)e kadar gelen bütün peygamberlere gönderilen kitaplara inanmak iman etmenin şartlarındandır. Bu kitapların dördü büyük kitap yüzü ise suhuftur. Toplam 104 tanedir.
Tevrat: Musa Aleyhisselam’a
Zebur: Davud Aleyhissealm’a
İncil: İsa Aleyhisselam’a
Kuranı Kerim: Reygamberimiz Muhammed (SallAllah-u aleyhi vesellem) e indirilmiştir. Bunlar dört büyük kitaptır. Suhuf olanlar ise:
10 sahife Adem Aleyhisselam’a
50 sahife Şit Aleyhisselam’a
30 sahife İdris Aleyhisselam’a
10 sahifede İbrahim Aleyhisselam’a gönderilmiştir.
Kuranı Kerim
Kuranı Kerim, 610 yılında, Ramazan ayında, pazartesi gecesi, Hira dağındaki, Hira isimli mağarada nazil olmaya başlamıştır.
İlk inen ayetler, Alak süresinin ilk beş ayetidir. Kura’nın en son inen ayeti ise Bakara süresinin 281. Ayetidir.
Kur’an zulmet içinde boğulan insanlığa birlik ve beraberliği getirmiş, gönülleri huzura, vicdanları rahata kavuşturmuştur. İnsanlara şeref kazandırmış, mutlu bir hayat yaşamayı öğretmiştir.
Hükümleri her asırda geçerlidir. Onun bir harfini bile hiç kimsenin değiştirmeye gücü yetmeyecektir. O öyle muazzam bir kitaptır ki kendinden önceki kitapları içine alıp insanlığa saadet yollarını açmıştır.
Kuranı Kerimin, değişmeyecek tek kitap olması, kıyamete kadar geçerli olan son kitap olma sı, bütün alemlere gönderilmiş olması onun başlıca özelliklerindendir.
Kuran parça parça indirilmiş ve o şekil ezberlenmiştir. Peygamberimizin vefatından sonra halife olan Hazreti Ebu Bekir’in emriyle Zeyd bin Sabit onu bir araya getirmiştir.
Kuran çok şerefli bir kitaptır. O’na hürmet etmek, sevgi ve saygı göstermek her müslümana borçtur. O kendisine hürmet edene, emirlerini tutana yarın ahirette şefaatçi olacaktır.
Peygamberlere iman
Peygamberler, Allah tarafından seçilen temiz, dürüst, asil ve zeki insanlardır.
Onlar, Allah’tan aldıkları emirleri hiç çekinmeden, usanmadan insanlara bildirirler.
Peygamberler olmasa insanlar nasıl ibadet edeceklerini bilemezler. Bu yüzden Allah onlara kendi içlerinde peygamber göndermiş ve onları mucizelerle kuvvetlendirmiştir.
İlk Peygamber, ilk insan olan Adem Aleyhisselam’dır. Son Peygamberde Muhammed (SallAllah-u aleyhi vesellem) dir.
Gönderilen peygamberlerin sayısı belli değildir fakat Kuran’da 28 peygamber zikr edilmiştir. Bunlar şunlardır:
Adem Aleyhisselam, İdris Aleyhisselam, Nuh Aleyhisselam, Hud Aleyhisselam, Salih Aleyhisselam, Lut Aleyhisselam, İbrahim Aleyhisselam, İsmail Aleyhisselam, İshak Aleyhisselam, Yakup Aleyhisselam, Yusuf Aleyhisselam, Şuayb Aleyhis selam, Musa Aleyhisselam, Harun Aleyhisselam, Davud Aleyhisselam, Süleyman Aleyhisselam, İlyas Aleyhisselam, Elyesa Aleyhisselam, Zekeriy ya Aleyhisselam, Yahya Aleyhisselam, İsa Aleyhis selam, Muhammed SallAllah-u aleyhi vesellem.
Diğer üç isim ki bunlar Üzeyr, Lokman, Zülkarneyn’dir. Fakat bunların peygamber mi veli mi oldukları belli değildir.
Peygamberler bizim gibi insanlardır. Onlarda her beşer gibi yer, içer, uyur, acıkır, susar.
Peygamberler güzel ahlak sahibi olan, temiz kalpli, kötülük düşünmeyen kişilerdir. Onlar son derece temiz ve asil bir soydan gelirler.
Allah gönderdiği peygamberlerine birde mucize vermiştir ki bu mucizeler o Peygamberin peygamber olduğunun isbatı içindir.
Veli kullarında gösterdikleri olağanüstü şeylere de keramet denir.
Peygamberimizin mucizelerinden en büyüğü Kur’an-ı Kerim’dir. Devamla; Miraç (göğe yükselme) mucizesi, ayı eli ile ikiye yarma olayı ve geçmişten ve gelecekten verdiği her haber. Bunlar peygamberimizin mucizelerinden bir kaçıdır.
Bizim Peygamberimizin diğer peygamberlerden özelliği:
Peygamberimizin İnsanlara ve cinlere gönderilmesi, yeryüzünün kendisine mescid kılınması, savaşta düşman tarafından bırakılan ganimet adı verilen malın peygamberimize helal olması, gönderilen peygamberlerin en sonuncusu olması, ağaçların ve yaşların kendisine selam vermesi ve daha nice şeyler onun özel olmasıdır.
Ahiret gününe İman
Ahiret günü; bu dünya hayatının bitip her canlının yaptıklarından hesap vermek için tekrar diriltileceği gündür. O günde ameller tartılacak, sırat köprüsü kurulacak, amel defterleri verilecek, iyilik yapan mükafatlandırılacak, kötülük ya panda cezasını bulacaktır. Bu durumda iyiler cennette, kötüler cehenneme girecektir.
Ahiret gününü inkar eden iman şartlarından birini inkar ettiği için kafir olur.
Kaza ve Kadere İman
Allah’ın ezelden ebede kadar, olmuş ve olacak olan şeylerin hepsini takdir etmesine kader denir.
Kaza ise, Allah tarafından ezelde bilinen ve takdir edilen şeylerin zamanı gelince ezeldekine uygun olarak gerçekleşmesine denir.
İmanın şartları âmentü ibaresinde toplanmıştır.
Amentü şudur.
Manası:
Ben Allah-u Teâla’ya, Meleklerine, Kitaplarına, Peygamberlerine, Ahiret gününe, Kadere; yani iyilik ve kötülüğün, Allahın yaratması ile olduğunu inandım.
Öldükten sonra dirilmek haktır ben şahidlik ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve yine şahitlik ederim ki Hazreti Muhammed onun kulu ve Peygamberidir.
İbadet nedir?
İbadet, Allah’ın emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından kaçınmaktır.
İbadet beden ile yapılır ki bunlar, namaz kılmak, oruç tutmaktır. Mal ile yapılan ibadetler ise zekat vermek ve kurban kesmektir. Hem mal hem de beden ile yapılan ibadetler vardır. Hac’da böyle bir ibadettir.
Yapılan ibadetler yalnız Allah içindir. Allah rızası gözetilmeyen bir ibadetten hiç bir sevap hasıl olmaz. İbadetler ruhumuzun gıdasıdır.
İSLAM
İslam, itaat ve teslimiyet demektir. Muhammed (SallAllah-u Aleyhi vesellem) in Allah’ın emriyle insanlara bildirdiği dine İslam dini denir. Bu dinin mensubuna da Müslüman denir.
İslam dininin beş şartı vardır.
Kelime-i şehadet getirmek.
Namaz kılmak.
Oruç tutmak.
Zekat vermek.
Hacca gitmek.
Diniyle mükellef olan insanın öncelikle akıllı olması, müslüman olması ve baliğ olması gerekir.
Mükellefle ilgili hükümler
Farz
Dinimizce yapılması gereken ve kesinlikle emr edilen şeye Farz denir. Farzın işlenmesine sevap, terkinde ise azab vardır. Farzı inkar eden dinden çıkar. Farz ikiye ayrılır.
Her mükellefin kendi yapması gereken farz demektir. 5 vakit namaz gibi.
Farzı kifaye: bazı mükelleflerin yapması ile, diğerlerinden düşen, yapmak mecburiyeti kalkan farzlardır. Cenaze namazı kılmak gibi.
Vacib
Farz kadar kesin olmayıp, kuvvetli bir delil ile yapılması emr edilen şeye vacib denir. Vacibi yapan sevab kazanır. İnkar eden ise günahkar olur.
Sünnet
Farz ve vacibden başka, Peygamberimiz’in yaptığı şeye sünnet denir.
Müstehab
Şevilmiş şey demektir. Peygamberimiz’in bazen yapıp bazen terk ettiği şeye denir.
Mubah
Yapmak ve yapmamakta serbest olunan şeye denir.
Haram
Dinimizde yapılması kesin olarak yasaklanan şeye denir. Haramı işleyen azaba uğrar, inkar eden dinden çıkar, haramı terk eden sevab kazanır.
Mekruh
Yapılması çirkin görülmüş şeylerdir.
Müfsid
Başlanmış olan ibadeti bozan şeye denir. Namazda gülmek ve oruçlu iken yemek ve içmek gibi.
TAHARET
Lügatta temizlik manalarına gelir.
Şeriatta ise; Hadesden ve pislikten bedeni temizlemektir. İslam dini temizliğe çok önem verir. Her ibadete önce temizlikten başlanır.
Temizlik yani taharet iki çeşittir
Hükmi taharet: Abdestsizliği ve cünüblüğü gidermektir. Buna hadesten taharet denir. Abdest, gusül, teyemmüm gibi.
Hakiki taharet: Kirli ve pis şeyleri yıkayıp gidermek. Buna da necasetten taharet denir.
Abdest: Temizlik, paklık demektir.
Şeriatta ise: yüzü, kollarla beraber iki eli ve topuklarla birlikte iki ayakları yıkamak, başı mesh etmektir.
Abdestin farzları dörttür.
Yüzü bir kere yıkamak.
Kolları, dirseklerle beraber bir kere yıkamak.
Başın dörtte birini mesh etmek.
Ayakları, topuklarla beraber bir kere yıkamak.
Bu farzlardan birisi eksik olursa, abdest sahih değildir.
Abdest alırken niyet etmek, eûzü ile başlamak, elleri bileklere kadar yıkamak, ağıza ve burna üç kere su vermek abdestin sünnetlerindendir.
Kıbleye yönelerek yüksek bir yerde abdest almak, başkasından yardım istememek, dünya kelamı konuşmamak, her azasını yıkarken Bismillah demek, abdestin edeplerindendir.
Abdestin mekruhları ise:
Abdest suyunu israf etmek, suyu yüzüne çarpmak, konuşmak, ihtiyacı olmadığı halde başkasından yardım istemektir.
Vücudun her hangi bir yerinden kan, irin ve su çıkması, ağız dolusu kusmak, yellenmek, bu gibi durumlarda abdest bozulur.
Abdesti olmayanlar, namaz kılamazlar, kurana el süremezler, tilavet secdesi yapamazlar.
GUSÜL
Bedenin tamamını yıkamak demektir. Guslün farzı üçtür.
Mazmaza: Ağıza bolca su verip çalkalamak.
İstinşak: Burna su verip genize kadar çekmek.
Bütün bedeni iğne tepesi kadar kuru yer bırakmaksızın yıkamak.
Niyet etmek, elleri yıkamaya başlarken besmele çekmek, kıbleye yönelmek, uzuvları ovalamak, kimsenin görmeyeceği yerde yıkamak, konuşmamak guslün sünnetlerindendir.
Cünüblük hali (cima etmek gibi), ihtilam olmak, hayız halinin bitmesi, nifas halinin sona ermesi bu durumlarda gusül gereklidir. Bu halde olanlar gusül yapmadıkça, namaz kılamazlar, kur’an okuyamazlar el dahi süremezler, kabe’yi tavaf edemezler.
TEYEMMÜM
Niyet ederek, temiz toprak ve toprak cinsin den olan bir şeye, ellerini vurup yüzünü ve kollarını mesh etmeye denir.
Gusül alması gereken kişi su bulamadığında teyemmüm etmesi de gusül yerine geçer.
Teyemmümün farzı ikidir.
Niyet etmek, elleri temiz bir toprağa veya toprak cinsinden bir şeye iki defa vurup birinci vuruşta yüzü, ikinci vuruşta kolları mesh etmektir.
Besmele çekmek, sırayı gözetlemek, toprağa vurunca elleri evvela ileri sürmek ve sonra geri çekmek, parmakları açık bulundurmak teyemmümün sünnetlerindendir.
Teyemmüm şöyle yapılır:
Kollar sıvanır ve ne için teyemmüm edilecekse ona niyet edilir. Parmaklar açık olarak eller temiz bir toprağa yada toprak cinsinden olan herhangi bir şeye bir kere vurulur. Eller tozlanmış is yan yana getirilerek birbirine yavaşça vurulup tozlar silkelenir.
Eller tekrar toprağa vurulup sol elin içi ile dir sekle beraber sağ kol, sağ elin içiyle de dirsekle beraber sol kol sığanır.
Ancak teyemmüm abdest veya gusül alacak kadar temiz su bulunmazsa, su olduğu halde kullanılması mümkün değilse, yara olan bedene su kullanmak zararlı ise bu durumlarda yapılır.
NAMAZ
Namaz islam dininin beş temelinden ve en gözdelerindendir. İslam dini namaz üzerine bina edilmiştir. O yüzden kişinin namazı sakat olursa dinide o derece sakat olur.
Namazı Allah-u Teala Mirac gecesi Peygamberimize (Aleyhisselam) teselli olarak lutf etmiştir. Peygamberimiz (Aleyhisselam) namaz kıldığında o huzuru bulmuş ve onun içinde Namaz “Müminin Miracı’dır.” buyurmuştur.
Namaz müminin alametidir. Namaz ancak Allah rızası için, verdiği sayısız rızıklara şükür için kılınır.
Namazlar üç çeşittir:
Farz namazlar: Beş vakit farz namazı ile, cuma ve cenaze namazıdır.
Vacib namazlar: Vitir namazı, Ramazan bay ramı namazı, Kurban bayramı namazı.
Nafile namazlar:
Farz ve vacib den başka kılınan namazlara nafile namaz denir.
Namazın farzı on ikidir:
Bunların altısı namazın dışından altısı da namazın içindendir. Namazın sahih olabilmesi için şu şartların olması gerekir. Dışındakiler yani namaza başlamadan önceki şartlar:
Hadesten taharet: Manevi kiri gidermek için, abdest almak, gerekli hallerde, gusül yapmaktır.
Necasetten taharet: Bedende veya elbisede veya namaz kılacağı mekanda olan pislikleri gidermektir.
Setri avret: Vucüdunda örtmesi gereken yerleri örtmesi-dir. Bu örtülmesi gereken yerler, erkeklerin göbek ile diz kapağı arasının (diz kapağı da dahil) örtmesidir. Kadınların ise bütün vucudunu örtmesi gerekir.
İstikbali kıble: Kıble‘ye yönelme. Namaz kılacak kişinin kabe’ye doğru yönelmesidir.
Vakit: Namazları vakti girince kılmaktır. Aksi takdirde sahih olmaz.
Niyet:
Hangi namazı kılacağını bilmek ve ona niyet etmek.
Namazın içindekiler:
İftitah tekbiri:
Namaza başlarken Allah-u Ekber demek.
Kıyam:Namazda ayakta durmak.
Kıraat:Namazda, ayakta iken, biraz kuran okumak demektir.
Rukû:Namazda, ellerin diz kapağına erişecek kadar eğilmesi demektir.
Sücud:Ayaklar, dizler ve ellerle beraber alnı ve burnu yere koymak demektir.
Kade-i ahire:Ettehiyyâtü okuyacak kadar namazın sonunda oturmak.
Tüm bu saydıklarımız namazın farzlarıdır.
Namazın vacibleri
Allah-u Ekber diyerek başlamak, fatihayı tamamıyla okumak, farz namazların iki rekatın da fatihadan sonra bir küçük sure veya üç kısa yada bir uzun ayet okumak, fatihayı sureden önce okumak, secdede burnunu alnı ile beraber yere koymak, iki secdeyi birbiri ardınca yapmak, kıyamda iken dosdoğru durmak, rükuda iken dümdüz durmak, rükudan kalkınca beli iyice doğrultmak ve “Sübhanellah” diyecek kadar öylece durmak, secdeden kalktığında iki secde arasın da “Sübhanellah” diyecek kadar oturmak, üç ve dört rekatlı namazlarda ikinci rekattan sonra oturmak, ikinci rekattan sonra veya selam vereceği vakit oturduğunda Ettehiyyatü’yü okumak imama uyan kimsenin susması, vitir namazında kunut dualarını okumak, namazın sonunda selam vermek, namazda yanılırsa sehiv secdesi yapmak, namazda secde ayeti okursa secde etmek.
Namazın sünnetleri:
Namaza başlarken alınan tekbirde el kaldırmak.
İmama uyan kimsenin iftitah tekbiri, imamın iftitah tekbirinden sonraya kalması ve imamın tekbirine yakın olması.
İftitah tekbiri alır almaz el bağlamak.
Sübhaneke okumak.
(Tek kılan) ilk rekatta sübhaneke okuduktan sonra Eüzü Besmele çekmek.
(Tek kılan) diğer rekatlarda Fatihadan evvel yalnız besmele çekmek.
Sübhaneke ve Eüzü Besmeleyi içinden okumak.
Fatiha’nın sonunda, okuyan ve işiten içinden Amin demek.
Rüküya eğilirken Allah-u Ekber demek.
Rüküda üç kere Sübhane Rabbiyel Azim demek.
Rükudan kalkarken SemiAllah-u limen hamideh demek.
Kıyamda iken iki ayak arası açık olmak.
Rükuda elleriyle dizlerini tutmak.
Secdeye varırken evvela dizlerini, sonra ellerini, daha sonra yüzünü yere koymak.
Namazı şu şeyler bozar:
Konuşmak, bir şey yemek veya içmek, kendi işiteceği sesle gülmek, selam vermek ve almak, bir şeye üflemek, cevap maksadıyla ayet okumak, dünya kelamı (ah, of, vah, öf) söylemek, teyemmümlü olan kişinin suyu görmesi tüm bunlar olursa, namaz bozulur.
Namazda, bedeni ve elbisesiyle oynamak, parmakları çıtlatmak, esnemek, gerinmek, başka sının yanına çıkılmayacak elbiseyle namaza durmak, secdeye varırken elbisesini kaldırmak, okumayı rükuda tamamlamak, bile bile ayet atlamak, gözlerini yummak, secdede özürsüz olduğu halde burnunu yere koymamak, ön saf boşken arka safta durmak, kıble tarafında canlı resmi bulunmak, namazda etrafı gözetlemek, yanan ateşe karşı durmak, herhangi bir şeye dayanarak namaz kılmak, insan yüzüne karşı namaza durmak, bu saydıklarımız namazın mekruhlarındandır.
Sabah namazının kılınış şekli
Niyet ettim Allah rızası için sabah namazının sünnetini kılmaya diyerek kalbten niyet edilir.
Allah-u Ekber diyerek tekbir alınır. Sübhaneke okunur, Eüzü Besmele çekilir ardında fatiha ve bir miktar kuran okunur.
Rukuya varılır. Üç kere sübhane Rabbiyel Azim denir, doğrulur. Bu doğruluşta SemiAllah-u limen hamideh denir. Sonra Allah-u ekber diyerek secdeye inilir, üç kere Sübhane Rabbiel âlâ diyerek oturur bu hareket iki kez tekrarlanır.
İkinci rekata kalkılır bu rekatta aynen ilki gibi kılınır. Yalnız son oturuşta Ettehiyyetu ve salli barik duaları okunur, önce sağa sonra sola selam verilir.
Farzların iki rekat olanları da böyle kılınır. Dört rekatlı olan farzlarda ilk oturuşta sadece ettehiyyatü okunarak tekbir alınır ve ayağa kalkılır. Bu üçüncü rekatta besmele ile fatiha okunur ve aynı şekilde ruku ve secdeler yapıldıktan sonra tekbir alınarak dördüncü rekata kalkılır. Aynı hal üzere bu rekatta tamamlandıktan sonra oturulur ve ettehiyyatü, salli barik duaları okunarak selam verilir.
ORUÇ
İslamın beş temelinden biride Ramazan ayında oruç tutmaktır.
Oruç: Niyetlenip tan yeri ağarmaya başladığı zamandan, ta güneş batıncaya kadar yememek, içmemek, cinsi münasebette bulunmamak demektir.
Oruç, müslümana, akıl baliğ olana farzdır.
Altı çeşit oruç vardır.
Farz olan oruç; Ramazan ayında tutulan oruç.
Vacib olan: Adak oruçları ve bozulan nafile oruçlarını kaza etmek.
Sünnet olan oruçlar: Muharrem ayının dokuz ve onuncu veya on ile on birinci günleri oruç tutmak.
Müstehab olan oruç: Pazartesi perşembe günleri ile, şevval ayının ilk altı günü oruç tutmak müstehabtır.
Mekruh oruçlar: Yalnız cuma ile cumartesi günü ile muharremin onuncu günü tutulan oruç.
Haram olan oruçlar: Ramazan bayramının birinci günü ile kurban bayramının dört günü oruç tutmak haramdır.
Oruçlu olduğunu bilerek yemek yemek, cinsi ilişkide bulunmak, sigara içmek oruçu bozar ve keffaret gerektirir.
Kefaret: bozulan bir günlük Ramazan orucu yerine altmış gün oruç tutmak.
Kaza: bozulan oruçun yerine gününe gün oruç tutmak.
Unutarak yemek yemek, ağızdan gelen balgamı yutmak, boğazına toz girmek, dişleri arasında sahurdan kalan nohut tanesinden küçük olan şeyi yutmak, kendi elinde olmadan kusmak, kan aldırmak, sürme çekmek bunlar oruçu bozmaz.
Orucu bozan ve kaza gerektiren şeyler:
Çiğ olsa bile pirinç yemek, yemek yemesi adet olmayan bir şeyi yutmak, çok fazla tuz yemek, taş, demir, toprak yutmak, burnuna ilaç çekmek, kulağın içine su damlatmak, unutarak yedikten sonra orucu bozuldu sanıp yemek, bunlar veya buna benzer şeyler oruçu bozar ve kaza gerektirir.
ZEKAT
Zekat, sözlükte temizlik ve bereket manalarına gelir.
Şeriatta ise: Nisab miktarı mala ve parayaysa hib olan müslümanın malının kırkta birini muhtaçlara vermesi demektir.
Zekat vermek zengin müslümanlara farzdır.
Zekatı, müslüman olan, hür olan, akıllı olan, ergenlik çağına gelmiş olan, zengin olan kişiler, müslüman fakirlere, işçilere, yolda kalmış yolculara, memleketinden uzak gurbette parasız kalan kişilere verir.
Zekat, anaya, babaya, büyük ana ve büyük babalara, oğluna, oğlunun çoçuklarına, kızına ve kızının çocuklarına, zenginlere, müslüman olmayanlara verilmez.
HAC
Haccın lügattaki tarifi ziyaret etmek demektir.
Şeriatta ki tarifi ise; Kabe’yi ve diğer mukaddes mekanları belirli bir zaman içinde ziyaret etmektir. Hac, hem mal hem de beden yönünden gücü olan ve zengin olan kişiye ömründe bir defa olarak farzdır.
Haccın üç farzı vardır bunlar:
İhram:Helal olan şeyi kendine haram etmek. Niyet ederek telbiye okur, iki rekat namaz kılar. Bundan sonra hacılara mahsus olan dikişsiz elbiseye, sarıldıkları iki havluya da İhram denir.
Arafatta vakfe: Arafat Mekke yakınında bulunan dağın adıdır. Hac zamanı bu dağda arefe günü z******* vaktinden bayramın birinci günü fecrin doğuşuna kadar olan zaman içinde bir an durmak farzdır.
Kabe’yi tavaf: Kabe‘yi ziyeret etmek farzdır. Kabenin etrafında yedi kere dönmekle bir tavaf yapılmış olur.
Farz, vacib, nafile olmak üzere üç çeşit hac vardır.
Farz olan; mükellef olanların ömründe bir kere hacca gitmeleri.
Vacib olan; Adanan veya başlamışken bozulan haccın yerine getirilmesi.
Nafile olan; Hac ise, tekrar olarak yapılan hacdır.
Safa ile Merve arasında say etmek, müzdelifede durmak, şeytan taşlamak, saçları tıraş etmek veya kısaltmak, veda tavafı yapmak, haccın vaciblerindendir.
AHLAK
Ahlak insanda olması gereken bir takım güzel huylardır.
Ahlak terbiye yoluyla, islam eğitimi ile kazanılır.
Güler yüzlü olmak, temiz olmak, merhametli olmak, tevazulu olmak, affetmek, susmak, doğru konuşmak, sabr etmek, güzel ahlaktan bazılarıdır.
Ahlaki vazifelerimizin ilki Allah’a karşı olanıdır. Allah’ın ismini hürmetle anmak, onun sevgisini kalbe yerleştirmek, ona isteyerek ibadet etmek ahlaki vazifelerimizdendir.
Sonra Peygamberimize karşı olan ahlak vazifemizdir. 0 hürmete en layık olandır. Onun getirdiklerini kabul etmek, ona hürmet etmek, adı anıldığı vakit (SallAllah-u aleyhi vesellem) demek, o ne söylemişse tereddütsüz kabul etmek ahlaki vazifelerimizdendir.
Sonra kitapımız olan Kur’anı Kerime karşı hürmet etmek, o okununca sessizce dinlemek, onda emr edileni yapıp nehy edilenden uzaklaşmak ahlaki vazifelerimizdendir.
Bedenin ve ruhun terbiyesi
İslamda beden terbiyesinin yeri çok önemlidir. İnsanın dünya ve ahiret işlerini tam olarak yapabilmesi için önce sağlığına ve sıhhatine dikkat etmesi gerekir.
Yemesine içmesine, uykusuna, dış görünümü ne, temizliğine, hastalanınca tedavisine dikkat etmek her insanın görevidir.
RUH TERBİYESİ
Ruh Allah’tan gelmiştir ve yine Allah’a dönecektir. İnsanı meleklerden daha üstün yapan hayvanlardan daha aşağı kılan, insanı iyi ya da kötü yapan hep ruhtur. Bunun için ruhun sağlığı ve terbiyesi çok önemlidir.
Ruhun sağlığı kuvvetli imanla, ibadetle beslenmesiyle, kötü huylardan arınmasıyla, takva yolunda yürümesiyle gerçekleşir.
Ruh hastalıkların en felaketi kötü huylar ve dünya sevgisidir. İnsanın kötü ahlaklardan korunması, dünya sevgisinden arınması, zikirle meşgul olması, ruhi hastalıkları def eder.
Aile Vazifeleri
Aile her insanın mensup olduğu ufak topluluktur. Aile’yi karı, koca, ana, baba, çocuklar ve akrabalar teşkil eder.
Bütün güzelliklerin kaynağı ailedir. İnsan büyüklerini saymayı, küçüklerini sevmeyi, bütün insanlarla iyi geçinmeyi, Allah’ına ve peygamberine karşı olan vazifesini ailesinden öğrenir. O bakımdan ailede verilen terbiyenin tesiri çok büyüktür.
Çocukların ana babalarına karşı vazifeleri
Anasına, babasına sözü ile, malı ile iyilikte bulunmak, anaya, babaya öf bile dememek, onlara karşı kaba ve sert söz kullanmamak, çağırdıkları vakit hemen gelmek, yanlarında yüksek sesle konuşmamak, çocukların ana babalarına karşı vazifeleridir.
Karı kocanın birbirlerine karşı görevleri
Her şeyden önce aralarında samimi bir sevgi ve saygı olmalıdır.
Evlenmiş olan bir erkek evine karşı olan vazifelerini bilmeli, yuvasının sağlamlaştırmak için çalışmalıdır.
Erkek evin dış işlerini düşünmeli ve her türlü ihtiyaçları karşılamalıdır.
Erkeğin karısına din konusunda bir eksiği varsa öğretmesidir.
Koca, karısına karşı daima nazik ve yumuşak muamelede bulunmalıdır.
Kadın, kocasına sevgi ve saygıyla bağlanmalı, ev idaresine ve çocukların terbiyesine dikkat etmelidir.
Kadın kocasının kazandıklarını israf etmemelidir. Kocasına itaat eden müslüman kadının gideceği yer cennettir.
Kocasının istemediği kişileri eve almamalıdır.
İzinsiz ve lüzumsuz şekilde evden dışarı çıkmamalıdır.
Akraba hakları
Akrabalar ailemizin bir parçasıdır. Onlara karşı yapılacak görevlerimiz şunlardır:
Onlara sevgi ve saygı göndermek, yardıma muhtaç olanlara yardım etmek, onları unutmamak, hallerini ve hatırlarını sormak vazifemizdir.
Komşu Hakkı
Komşular akrabalardan sonra bize en yakın olan kişilerdir. Dinimiz bize komşularımızla iyi geçinmeyi, gerek elimizle gerekse dilimizle onları incitmemeyi emr etmiştir. Komşusunu inci -tenler, onların dertleriyle ilgilenmeyenler, hasta olduklarında arayıp sormayanlar gerçek mümin sayılmazlar.
İslam Ahlakıyla ahlaklanmış bir müslümanın sıfatları:
1- Allah’ın birliğine, onun meleklerine, peygamberlerine ve onlara vermiş olduğu kitaplara, ahiret gününe, öldükten sonra dirilmeye, kaza ve kadere inanmak dil ile ikrar kalbi ile tasdik etmek.
2- Hazreti Muhammed’in (SallAllah-u aleyhi ve sellem) gösterdiği şekilde namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, zekat vermek, yetimlere ve fakirlere yardım etmek.
3- Her zaman Allah’a güvenmek, ve ondan asla ümidi kesmemek.
4- Anaya babaya itaat etmek.
5- Emanete hiyanetlik etmemek
6- Verdiği sözde durmak.
7- Temiz olmak.
8- Dinen yasak olan şeylerden kaçınmak.
9- Yalan söylememek, yalan yere yemin etmemek.
10- Kibrilenmemek, kimseye karşı büyüklenmemek.
11- Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek.
12- En büyük gayesi hakiki bir müslüman olmaya çalışmak ve insanlara güzel örnek olmak.